27 Eylül 2009 Pazar

Gorev:Kirintilari toplayan yepyeni bir urun!

Gorev insani ise tabi ki de benim:)
Bundan aylar aylar once master projelerinden ikincisini(ilk proje gorevi basariyla tamamlanmisti.Su gecirmeyen sapka projesi)yapmak uzere kara kara dusunurken hatirliyorum kendimi,ilk goreve gore ikincisi daha zorluydu,yemek masalarinda tek bir kirinti dahi birakmayacak,esi benzeri olmayan,inovasyon harikasi bir icat çakarmamız istenmisti.Beyin firtinalari koptu,eskizler cizildi,malzemeler etrafa sacildi...
Aylar sonra, projeciğimin fotoğrafını bozuk laptoptan kurtarmayı başardım:)Çatal-bıçak takımlarının yeni üyesi olmaya aday son teknoloji ürünü KIRINTI TOPLAYICI karşınızda:)

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Tasarım, yeniden...

Zaman nasıl da hızla geçiyor diye klişe bir sözle başlamak istemezdim bu yazıya ama tarifini ancak böyle yapmak mümkün geçen zamanın,en azından benim için.Oysa zaman hızla akıp giderken neler aldı götürdü ve yerlerine neler getirdi,düşününce geçen bir yıl sanki yıllara bedel...
Neyse genel olarak sanata ve spesifik olarak tasarıma duyduğum kısa süreli küskünlük yerini ileriki günlerde yeiden bir birleşmeye bırakacak gibi hissediyorum ne de olsa ruhumuz çalkalansa da elbette yeniden duruluyor ve kendi özüne dönüyor.

Bir başlangıç yaptığıma göre gerisi de pek yakında geliyor...

18 Ağustos 2008 Pazartesi

PROJELER

Bu yazımda endüstriyel tasarım yüksek lisans programına hazırlık sürecinde geliştirdiğim amatör projelere yer vermek istedim.Buyrunuz:

DigiPOLL
Yoğun bir günde sıkıcı bir ankete ayıracak vaktimiz genellikle yoktur.Kendi açımızdan elbetteki haklıyız peki ya anketör bu işi seviyor mu ya araştırma şirketi bu durumdan memnun mu?
Tüm bunları düşününce yaratıcı beynim yeni bir ürün için çalıştı ve ortaya DIGIPOLL çıktı.



Sıkıcı olan anket süreci ne kadar interaktif hale gelirse o kadar başarılı sonuçlar elde edilebilir düşüncesiyle, Digipoll sadece araştırmalara özel olarak interaktif bir arayüzle tasarlandı.
Digipoll araştırmacıya kişilerin görüntüsünü çekebilme ,seslerini kaydedebilme ve reklam görüntülerini izlettirebilme özellikleri tanır.
Dokunmatik LCD ekranı ve USB,hafıza kartı, kulaklık,mikrofon girişleriyle bir laptoptan farksız ancak hafifliği, yüksek hafıza birimleri ve işlemci hızı gerektirmemesiyle de oldukça ideal bir ürün.

Philosoph-Cam
Yeni nesil fotoğraf makinelerine alternatif bir yaklaşım getiren filozof kamera, tasarımını “Ying-Yang”den alıyor.



Arka yüzeyi tamamiyle Lcd ekran için ayrılan filiozof kamera, kullanıcıların fotoğraf zevkini arttırıyor, üst yüzeyinde bulunan ok göstergeli tuşa basılmasıyla menü tuş yüzü açılıyor ,hafif bir dokunuşla menü tuş yüzü tekrar yuvasına giriyor.

Fotoğrafların çekildiği anda bir çok kişi tarafında paylaşılması fikriyle fliozof kameraya bir de projektör gözü eklendi.Fotoğraflar geniş boyutta anında yansıtılabiliyor.

LİMON
Tuz ve karabiber nefis bir çorbanın ne kadar parçasıysa limon da o kadar bütünleyicisidir.

Sofraların bu muhteşem üçlüsü “LİMON”un tasarımında buluştu ve bir bütün oldular.



Çorbaya limon sıkmak deyimine çorbaya LİMON dökmek deyimini ekleyen bu tasarım oldukça eğlenceli ve işlevsel.
“LİMON”un gövdesi, tuz ve karabiber haznesi sahip, son kapağın iki parça halinde açılması sayesinde çorbanıza ister tuz ister karabiber dökebilmeniz mümkün.
“LİMON” sofralar için neşeli bir tasarım.

Akordiyon

“AKORDİYON”,eskiz eğitimlerim sırasında tasarladığım bir A harfi çalışmasıdır.
A harfi kullanılarak bir lobi oturma grubu tasarlandı.



“AKORDİYON”, aynı zamanda geometrisi gereği çok farklı şekillerde alabilmektedir.Örneğin sıkı bir sohbet için oturma grubunuzu istediğiniz kadar biribirine yaklaştırabilirsiniz.

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Insan Merkezli Tasarim ve David KELLEY



Uzun zaman once izledigim ve oldukca etkilendigim bir konferansi gectigimiz gunlerde www.ted.com'da "The future of design is human centered by David Kelley" adi altinda tekrar izledim ve yine cok keyif aldim.

Konferansta Amerikan IDEO tasarim sirketinin kurucusu David Kelley, konusmasi boyunca gelecegi sekillendirecek tasarimlarin insan merkezli olacagindan bahsediyor, artik urun tasariminda insanlarin davranislarinin ve kisiliklerinin onem kazanadigini belirtiyor ve bunlarla ilgili carpici ornekler veriyor.

Ornegin Prada firmasinin New York magazasi IDEO firmasi tarafindan insanlara kolaylik saglayacak birbirinden yenilikci buluslarla donatilmis.Bunlar:

Staff device(gorevli cihazi):
Bu cihaz isminden de anlasildigi uzere magaza gorevlisinin kullandigi kiyafetlere temas ettirildiginde o kiyafetle ilgili verilere, yani hangi renkleri, bedenleri oldugu gibi bilgilere ulasilmasini saglayan bir cihaz.Ayni zamanda insanlarin uzerinde nasil durdugunu gostermesi icin bir LCD ekrandan da yararlaniyor.


Changing Rooms(Kabinler):

Magazanin bu kismi da oldukca ilgi cekici bir sekilde tasarlanmis.Kabinler bir dugmeye basildiginda opaklasabilen camlardan yapilmis ve yine bir dugmeye basarak camlar aninda transparanlasarak disardakilerin de kiyafetleri gormesine olanak saglanmis.



Magic Mirror(Sihirli Ayna):

Sihirli ayna, cok acili goruntu icin yapisal olarak icerisinde bir plazma ekran olacak sekilde tasarlanmis.Aynanin onunde soyle bir salindiginizda 3 saniye sonra her acidan nasil gorundugunuzu aynada gorebiliyorsunuz yani ayna gecici olarak sizin bir goruntunuzu kaydediyor.

David Kelley ve ekibi, Prada icin yaptiklari calismalara ek olarak, Amerika'da calisma alanlarinin cogunun kuplerden(cubicles) olustugu ve insanlarin gun boyunca bu sinirli alanlarda cok sikildiklari fikriyle, kupleri insanlarin daha verimli calisacagi,eglenceli alanlara donusturmusler.Sizi gorunce acan cicekler, akvaryumlar ve patronunuza kizdiginizda yumruklayabileceginiz bir kum torbasi bile mevcut bu tasarimda.

Evet, David Kelley gercekten de insan-urun iliskisini cok onceden kavramis ve firmasini bu yondeki tasarimlariyla alaninda en iyisi haline getirmis, oyle ki kendisi ilk bilgisayar faresinin tasarimcisi ve TREO da yine David Kelley'in bir tasarimi.Tum bunlara ek olarak biraz da David'in biyografisini incelemek gerekirse goze hemen mutsuz bir elektrik muhendisi iken Stanford'daki cok disiplinli tasarim egitimini aldiktan sonra butunuyle degisen hayati carpiyor.

Silikon Vadisindeki bu teknoloji tasarimcisinin calismalari daha yakindan incelenmek istenirse www.ideo.com ziyaret edilebilir.

3 Temmuz 2008 Perşembe

İnsanlık için küçük,benim için BÜYÜK bir adım!


Uzunnnn zamandan sonra guzel bir haberle dondum blog sayfalarina!!!
İTÜ endüstri ürünleri tasarımı yüksek lisans programına resmen kabul edildim.Buyrunuz link=)http://www.sis.itu.edu.tr/lusonuc/sonuc_910/FB_YL.html
Şu aralar heyecanla e biraz da merakla gelecegimi dusunmekteyim,guzel şeylerin beni beklemesi benim de onları yapmam umuduyla.

30 Nisan 2008 Çarşamba

Yunus Aran Anısına XXXI.Birliktelik ve Ayşe Birsel


Bundan tam olarak 5 yıl önce,2003 yılının bir bahar ayı...hatırlamak zor değil benim için çünkü insan unutmak istemediğini unutmaz ya hani öyle işte.

Tüm dikkatimi elimdeki gazeteye vermiş,adeta hayranlıkla okuyordum yazılanları,bir bayandan bahsediliyordu orada,dünyanın en yaratıcı 1000 kişisi arasına gimiş,bir çok ödül alarak başarılı bir tasarımcı olmuş Türk bir bayandan,Ayşe Birsel'di adı.Hemen aklıma kazıdım ismini o andan sonra onun ismini hiç unutmayacağımı biliyordum.

Aradan zaman geçti,birçok yerde karşıma çıktı Ayşe Birsel'in adı,yine dikkatle okudum neler yaptığını,yine gurur duydum,yine onun gibi olmak istedim olabilir miydim acaba?

Ve 2008 Nisanının 28.gününde internette tekrar rastladım adına,kendisi Amerika'dan Türkiye'ye gelmişti ve Mimar Sinan Üniversitesi'nde konferans verecekti ertesi gün,bir sevinç doğdu içime,hep hayranlık beslediğim narin bayanı görebilme ,dinleyebilme fırsatım doğacağı için.Ertesi gün sınavım olmasına rağmen bunu daha çok düşündüğümü fakettim,içim kıpır kıpırdı.

Ve nihayet ertesi gün arkadaşımı da alıp gittim konferansa,salona girer girmez gördüm onu,çok şık ,çok zarifti.Sonra oturduğum yerden beklemeye başladım merakla ve salon yavaş yavaş dolmaya başladı ,yarım saat sonra hikayesini anlatmaya başladı Ayşe Birsel.Ben de tüm dikkatimle onu dinlemeye.

Konferansın ismi:Bu Fincanı Tasarlayan Biri Olduğunu Biliyor musun ve Başka Tasarım Hikayeleri idi,önce neden bu adı seçtiğinden bahsetti.Yıllar önce bir beş çayı sırasında şehir planlamacası bir aile dostlarının ona "bu fincanı tasarlayan biri olduğunu biliyor musun?"diye sormasıyla, kendisinin içindeki elle tutulur birşeyler hayal etme duygusu keşfetmiş Ayşe Birsel, ozamanlar henüz 17 yaşında mimarlık mı yoksa avukatlık mı okusam diye düşünen bu genç kızın o anda bir soruyla kalbine girmiş endüstriyel tasarım.Ertesi sene Odtü Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünü kazanıp Ankara'ya gitmiş ,başarılı bir eğitim sürecinden sonra aldığı Fulbright bursuyla Amerika'daki Pratt institute'e kabul edilmiş,master projesi olan "water room" ona Amerika'da devam edecek kariyerinin kapısını aralamış ve başarıları arka arkaya gelmeye başlamış,bugün dünyanın en pahalı kenti olarak gösterilen Manhattan'ın göbeğinde bir gökdelenin teras katındaki ofisini belki yıllar önceden hayal etmesi zordu ama bugun o bunlara sahip ve hepsini kendi başarısına borçlu.

Ve projelerini birer birer anlattı Ayşe Birsel sıcak ve şirin Amerikan aksanı Türkçe'siyle,4 şey dedi, 4 şey önemlidir tasarımda ,kullanıcı ile ürün arasında olan fiziksel,psikolojik,duygusal ve entellektüel bağ,tasarımcı ürünüyle bunlara ulaşırsa ürünün ona başarı getireceğinden bahsetti sonra felsefesini paylaştı,öğrencilere tavsiyelerde bulundu,görülmesi gereken internet sitelerinin adreslerini verdi,ve son olarak hepimize sizler şanslısınız ki İstanbul'da yaşıyorsunuz bu şehir insana yaratıcılık katıyor dedi.

Derken sonuna gelindi konferansın,biraz teredütle konferans çıkışında yanına yaklaştım etrafı kalablıktı bekledim ve sonra konuşmasında gülümseyerek bana döndü o an cesaretle bende kendimden bahsettim elektronik okuduğumdan ve tasarıma ilgi duyduğumdan.Çok olumlu karşıladı,farklı disiplinleri birleştirebilmenin ne kadar önemli olduğunu söyledi,mühendislerin tasarım yanının eksik,tasarımcılarınsa mühendis yanının eksik kalbildiğini bunu tamamlamanın sonucunda güzel sonuçlar elde edilebileceiğini söyledi,biranda umutla doldurdu içimi.

İşte böyle kısacık ama umut veren bir konuşmayla Ayşe Birsel'e biraz daha yaklaştım,onun gibi olmak istedim,olabilecek miyim acaba?

15 Nisan 2008 Salı

Nöronlar Kıpraşsın!!


Uzun sureli bir aradan sonra,tekrar tasarimla ilgili gelismelerle buradayim.13 Mart'taki yazımdan bu yana bir aydan fazla sure geçmiş buarada zamanın elimden cok hızlı akıp gittigi düşüncesiyle boğuşuyorum buaralar, her neyse evet bu sürede ben neler yaptım acaba,hımmmm,bir düşüneyim.

CEVAP veriyorum=)I-deco fuarını ziyaret ettim her ne kadar 13 Mart'tan önce bunu yaptıysam da yine de belirtmem de fayda var,fuar yeni bir organizasyonun başlangıcı olmasi sebebiyle çok da kapsamlı değildi .Girişte beyaz bir ambiyans yaratılmış,son derece sade bir görüntü ile ziyaretçilere hoşgeldiniz diyordu ancak sonrasında heyecan ve merakla fuarı gezenlerin kursağını biraz yarıda bıraktı,çünkü fuarın kapsamı oldukça dardı,bir saate sığdırılabilecek fuarlar bana genelde çok ilgi çekici gelmez,I-deco da açıkçası çok zaman harcanacak ,üzerinde uzun uzun düşünülecek bir fuar gibi gelmedi bana ama elbetteki çok çarpıcı bazı tasarımlar vardı ve dikkatimi çekti ancak maalesef fotoğraflayamadım,çünkü şarjım beni yarı yolda bıraktı.I-deco'nun bana sanırım en önemli katkısı İTÜ'de düzenlenen 9. endüstriyel tasarım toplantısı bir posterle bidirmesiydi,böylelikle 14 Mart'ta İTÜ Taşkışla kampüsünde düzenlenen geleneksel toplantıya ilk kez katılma fırsatım olduve ayrıca liseli yıllarımdan beri hayranlık beslediğim kampüsü de bir de içerisinden görmüş oldum,hemen kanım kaynadı diyebilirim=)

Toplantı tasarımla ilgilenen birçok insanla aynı havayı soluma olanağı sağladı bana,ayrıca sunumlar oldukça çarpıcı ve başarılıydı,örneğin bir T-BOX sunumu var ki hala hatırladıkça nöronlarım kıpraşıyor!!!Nöronların kıpraşması deyimi firmanın genel müdürü Doğan Kaşıkçı'nın anlatımına göre onların misyonlarına verdikleri isimden geliyor amaç sinir sistemimizin en küçük birimleri olan hücrelerimizde dahi titreşimler oluşturmak ve algıyı son derece açık tutmayı sağlamak=)bunu da başardıkları bir gerçek SAÇAPÖRFEKTDAY'den sonra buna kesinlikle inanıyorum,bu isim bir saç tokasına verilebilecek en hatırda kalır en ilginç ve bence en zekice isim(en azından şimdilik=)


T-BOX'ın sunumunun yanında Demirden Design,Tariş,Siemens ve Nurus yöneticileri markaları ve tasarım yönetimi hakkında hazırladıkları sunumlarla Avrupa'da kazandıkları Avrupa Tasarım Yönetimi Ödülü'ne kadar giden yoldaki başarı öykülerini anlattılar.Tasarımın çok güçlü bir silah olduğunu anlamaları firmalarının kazancına da çok olumlu yansımıştı,artık gittikçe artan üretim ve bunun sonucunda oluşan tüketim ,elbetteki farklıyı arama ve pazarlama arayışına sürüklüyor firmaları,tasarımın firmaya kalite kattığı tartışılmaz bir gerçek,firmayı onlarca benzerlerinden ayıran bir kimlik adeta tasarım,bunun gücünü keşfedecek firmalarımızın artmasını da canı gönülden umduğumu da belirteyim.

Tüm sunumların ardından Hisar'ın bir aile firmasından kurumsallaşmaya gidişi case study olarak işlendi.Kurumsallaşmayla beraber tasarıma verdikleri önem de karşılığında onlara kazandırdıkları da bugün hepimizin gözleri önünde ,artık sivrilmiş ve kimliğini üst seviyelere taşımış bir Hisar var,işi profesyonelce ve tüm dünyadaki iyilerin yaptığı gibi yapmak kesinlikle en akılcı iş,bu açıdan HİSAR'ı bir de ben tebrik etmek isterim,özellikle tasarım için harcadıkları maddi manevi herşey için.

Son olarak toplantıyla ilgili bir de güzel sanatları temsilen katılan Viktor Kuzu'nun da hatırımda kalan markalaşmaya giden yolla ilgili anlattıkları var,LOVE MARK olarak tanımladığı tabir bir marka,bir ürün için ulaşılması en yüksek nokta,çünkü love mark kişilerin nedensizce hatta şuursuzca da denilebilir bağlandıkları aslında aşk yaşadığı bir olgu ,örneğin I-POD,bütün aksesuarlarıyla adeta bir ekol,rakipleri kendisinden daha da iyi olsa insanlar ona inanılmaz bir sadakatle aşkla bağlı,böyle bir marka yaratmayı kim istemez ki=)

İşte böyle geçti 9. Endüstriyel Tasarım toplantısı,kendim için başka faydaları da oldu tabi,örneğin İcon dergisine abone oldum,böylelikle en azından bir mecmuadan tasarımla ilgili yeni fikir ve oluşumları öğrenme fırsatım doğdu,sonra İtü Endüstriyel Tasarım hocalarından Doç.Dr Seçil Satır ile tanıştım ,onunla tanışmam adeta bence kaderimde vardı,önce kendisiyle ayak üstü hiç tanımadan 2-3 dakika sohbet ettim yüksek lisansla ilgili, ardından bir saat sonra endüstriyel tasarım hocalarından herhangi biri ile konuşmak için kapı kapı dolaşırken girdiğim ilk odanın onunki olması kesinlikle şaşırtıcı bir okadar da güzeldi bana çok faydalı bilgiler ve umut verdi=)örneğin elektronik ve mobilite üzerine durmamı öğütledi,itünün kütüphanesinden faydalanmamı söyledi sonra Alpay ER ve Tevfik BALCIOĞLU'nun yazılarını mutlaka okumamı da ekledi son olarak ona dönebileyim diye email adresini verdi amma velakin tembellik yaptım ,bir türlü ona dönemedim burdan kendimi kınıyorum=)

Eveeet işte böyle,başka neler yaptı acaba esra=)çizim kursuna devam etti,birkaç ürün tasarladı,fikir üretti,sonra sildi yendiden üretti sonra yoruldu zamansızlıktan yakındı ve işte şimdi tüm yaptıklarını yukarıda anlattı.Yeni sözlerle tekrar görüşmek üzere öyleyse,hoşçakalın.